okitay14 :)


nefi hayati

Nef'i Hayatı

Kategorilenmemiş Comments Off



Kaside denen ve ustalık isteyen Divan kalıbını en iyi kullanan şairin Nef'i olduğunda bütün
edebiyatçılar birleşirler. Hiciv yazdığı zaman, mısralar neşter gibidir. Kaside yazdığı zaman,
mısralar, haşmet ve saltanat doludur. Aşkı, mitolojik imajlarla anlatır. Savaşı anlatan satırlarında,
cengin bütün gümbürtülerini, düşen kellelerin bütün dehşetini, yenmenin göklere sığmayan sevinci
ile, yenilginin çamurlu homurtusunu duyarsınız... Velhasıl Nef'i, her kasidesine, her gazeline, bir
başka orkestra ile girer ve şiiri, çok sesli bir mûsikî haline getirir.

1572'de Hasankale'de doğdu... Mehmet Bey'in oğludur. Mehmet Bey, Kırım hanlarının
maiyetinde bulunuyordu. Bu sebeple Kırım Hanı Canbeygiray'a oğlunu tanıştırmış ve
Can-beygiray'dan oğlu için, Kuyucu Murad'a hitap eden bir tavsiye almıştır. Bu tasviye mektubunu
Kuyucu Murad'a veren Nef'i, İstanbul'a gönderilmişti.

KASİDELERİ BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ

Nef’i İstanbul'a geldiği yıllarda iyi şiir yazıyordu. Nitekim ilk hamisi Kuyucu Murad'a, daha sonra,
zamanın sadrazamı Nasuh Paşa'ya kasideler yazmıştır. Padişah, Birinci Ahmet idi. Birinci Ahmet de
şiirler yazıyor ve "Bahtî" takma adını kullanıyordu. Nef'i'nin padişaha takdim ettiği kasideler büyük
ilgi görmüş, atiyelere, ihsanlara yol açmıştır
.
Nef'i'nin şiir sanatındaki ünü, kısa bir sürede, bütün Osmanlı ülkesine yayıldı. İstanbullu şairler
tarafından kıskanılıyor ve padişahın iltifatları çevresine dost kadar, düşman da topluyordu. Birinci
Ahmet ölünce, yerine Birinci Mustafa, onun halli ile de İkinci Osman geçti. İkinci Osman da şairdi.
Bu sefer Nef'i, yeni padişaha da kasideler sunmaya başladı. Divan'nın en kıymetli kasidesi olarak bilinen:

"Aferin ey rûzigârın şehsuvar-ı safderi
Arşa as şimdengeru tiğ-i Süreyya cevheri"

beytiyle başlayan kasidesini Sultan İkinci Osman'ın Lehistan seferi için yazmıştır.

PADİSAHİN HOŞLANMADIĞI KİŞİLERİ HİCVEDİYORDU

Nef’i, Dördüncü Murad zamanında en saltanatlı günlerini yaşadı. Saraya yerleşmiş padişahın
musahipleri arasına girmişti. Tantanalı yaşamayı, tantanalı konuşmayı, tantanalı yazmayı seviyordu.
Saray da onun bu isteklerine uygun yerdi. Üstelik Dördüncü Murad da iyi şiir yazıyor ve Nef'i'nin
şiirlerini hayranlıkla okuyordu. Nef'i, padişahın bulunduğu bazı meclislerde
gümbürtülü şiirlerini gümbürtülü sesiyle okuyor, insanlar alıyor, ya da neşter gibi cümlelerle padişahın
hoşlanmadığı kişileri hicvederek alkış topluyordu.

Nef'i, çağı yozlaştıran bazı devlet adamlarını hicvetmiş ve bunları, "Siham-kaza" adlı bir kitapta
toplamışlar. Türkçesi, kaza yıldırımı anlamına gelen bu kitabı bir gün padişah okurken, çevresine
bir yıldırım düşmüş, bundan bir uğursuzluk sezen Dördüncü Murad, Nef'i'nin hiciv yapmasını
yasaklamıştı. Nef'i, bu yasağa çok üzüldü ama, kabul etti. Bu haleti ruhiyesini yazdığı şu beytinde
görmek mümkündür:

"Bugünden ahdim olsun, kimseyi hicvetmeyim, illâ
Ger icazet verseydin, hicv ederdi bahtı nâsazı..."

Ama Nef'i yine dayanamadı ve Bayrampaşa için bir hiciv yazdı. Dördüncü Murad, bunu haber aldığı
zaman, Nef'i'yi huzuna çağırıp, hicviyenin kendisi tarafından yazılıp yazılmadığını sordu. Nef'i'nin öyle
bir üslubu vardı ki, "yazmadım" dese bile, onun yazdığı belli olurdu. Padişaha baş eğip kendisinin
yazdığını söyledi. Öfke içindeki padişah, boynunun vurulmasını buyurdu. 1635 yılının 27
Ocak kışında, kar bütün İstanbul'u örterken, boğularak öldürüldü ve cesedi denize atıldı.

Nef'i, Divan edebiyatımızın, mısralarına, Wagner musikisi koyan yaman bir şairimizdir.
İran edebiyatından gelen abartılmış imajları büyük ustalıkla kullanmış, aşk şiirerini bile kendisine has
bir musikî ile doldurmuştur.

"Kavs-ı ebrusunu kursa, yıkılır tak-ı felek,
Tir-i müjgânım atsa, titirer cay-ı adem..."

Sevgilisi, her hangi bir şeyden sinirlenip kaşını kaldırsa, gök kubbe (evren) yıkılırmış!..
Kirpiğinin okunu atsa, yokluk ülkesi titrermiş!..

Bir gazelinin ilk dört satırı, musikimizin piri sayılan Itri Efendi tarafından bestelenmiş ve bu beste
günümüze kadar gelmiştir:

"Tuti-i mucize gûyem ne desem laf değil
Cerh ile söyleşemem, âyinesi saf değil
Ehl-i dildir diyemem sinesi saf olmayana
Ehl-i dil, birbirini bilmemek insaf değil!.."

"Bir papağanım ama, herkesin söyleyemeyeceğini söyleyen bir papağan. Zemane ile söyleşemem,
çünkü yürekleri temiz değildir. Yüreği temiz olmayana gönül adamıdır diyemem.
Gönül adamlarının birbirlerini bilmemeleri olacak iş değil..."

Hayyamane beyitleri çoktur:
"Zahit bize peymane yeter sanma tehi-dest
Lazım mı hemen suphe-i mercan elimizde."

"Ey sofu!.. Bizi eli boş belleme... Elimizdeki kadeh bize yeter. Hep elimizde mercan tesbih olacak
değil ya!.."

Nef'i, çağını süslemiş, zenginleştirmiş bir sanatçımızdır.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol